top of page

JYOTISH HAZİRAN BÜLTENİ

  • Yazarın fotoğrafı: Nama Vedik Astroloji
    Nama Vedik Astroloji
  • 3 Haz
  • 6 dakikada okunur

YAY BURCU ÖN PLANDA | 14 Mayıs 2025 – 1 Haziran 2026




Yay burcunun haritamızda temsil ettiği alanlar, 14 Mayıs itibariyle Jüpiter ve Satürn’ün güçlü etkisi altına girmiş bulunuyor. Özellikle doğum haritasında Yay burcu vurgulu olanlar ya da Jüpiter/Satürn ile bağlantılı yerleşimlere sahip olanlar için bu döngü çok daha güçlü hissedilecek.


Yay burcu genel anlamda özgürlük, bilgi, hakikat, büyüme, gelişim ve hem içsel hem dışsal düşmanlara karşı kazanılan zaferle ilişkilidir. Düşmanlarını ikna ederek galip gelen, yardımsever, entelektüel, çok yönlü, iletişimde güçlü, spiritüel çalışmalardan keyif alan, genellikle iyimser, net, açık sözlü, mantıklı ve ileri görüşlüdür. Lafı dolandırmaz, sahicidir; ikiyüzlülüğe ve yapaylığa tahammül edemez.


Ancak dengesini kaybettiğinde, kibirli, patavatsız, abartılı, bağımlı ve kararsız bir karaktere dönüşebilir. Özellikle Yay burcunun gölge yanının etkisinde isek, endi doğrularımıza fazlaca sarıldığımız, inat ettiğimiz anlarda, bir adım geri çekilip objektif bir bakışla yeniden değerlendirmek faydalı olacaktır. Zira Jüpiter, bu süreçte gölge gezegen Rahu’nun etkisi altındayken, “doğru sandıklarımız” gölge yanlarımızla örtüşebilir ve bu yanıltıcı olabilir.


Yay burcu kendini keşfetmeyle ilgilidir. Ateş elementinin güçlü olduğu bir burç olarak yaşam bir mücadele alanına döner. Gerçek bilgelik yolunda rehberine kolayca teslim olur. Ancak bu teslimiyet dengesizleştiğinde fanatizm ya da körü körüne bağlılık şeklinde tezahür edebilir. Yaşadıklarını içselleştirmezse, kendi yolunu bulmakta zorlanır. Dünyevi hazlarla maneviyat arasında savrulabilir. Disiplin ve sadakat, Yay burcunun gerçek meyvesini verebilmesi için gereklidir.


Bu döngüde Jüpiter (Yay burcunun yöneticisi) ve Satürn birlikte, haritalarımızdaki Yay burcunun temsil ettiği alanlarda hem büyümemiz hem de sınırlarımızla yüzleşmemiz için zemin hazırlıyor. Jüpiter fırsatlar getirirken, Satürn ciddiyet ve sorumlulukla ilerlememizi istiyor. Bu iki büyük gezegen, birlikte, uyanık olanlar için güçlü bir gelişim süreci sunuyor.

Jüpiter, İkizler burcunda; Satürn, Balık burcunda yer alıyor. Her ikisi de Yay takımyıldızını görünümde tutuyor. Bir burcun kendi yöneticisi tarafından görünümde tutulması, o burcun enerjisinin korunması anlamına gelir. Ancak bu “koruma”, Jüpiter’in bireysel haritadaki yerleşimine göre farklı etkiler yaratabilir. Satürn ise bu süreçte disiplin, sorumluluk ve süreklilik vurgusu ile karşımıza çıkacak.


Bu gökyüzü bize şunları getirebilir:

  • Özgürlük mücadelelerinin artması,

  • Hakikati bilen ama susanların artık konuşması,

  • Hayat yolculuğumuzda ilhamla dolmak ve ilhamın nereden geldiğini daha net fark edebilmemiz,

  • Öğretmenler, rehberler, eğitim, seyahat ve doğa temalarında daha fazla hareketlilik.


Özetle, Yay burcunun haritanızda temsil ettiği konularda hem büyümeye hem de yeniden yapılanmaya açık olduğunuz bir yıl başlıyor. Daha da derinleşmek isterseniz, Jüpiter’in İkizler takımyıldızındaki yolculuğunu anlattığım yazıya buradan ulaşabilirsiniz https://www.namavedikastroloji.com/post/j%C3%BCpi-ter .


ASLAN BURCUNDA MARS & KETU BULUŞMASI | 6 Haziran – 28 Temmuz





Ketu, Ay’ın güney düğümüdür ve tıpkı Mars gibi ateş elementiyle ilişkilidir. 29 Mayıs’tan bu yana Aslan burcunda hareket eden Ketu, 6 Haziran’dan itibaren Mars’la aynı burçta olacak. Ateş grubuna ait Aslan burcunda, iki ateşli gezegenin buluşması ciddi etkiler yaratacaktır.

Bu gökyüzü kombinasyonu, sıcaklıkların artmasına, dolayısıyla yangınların ve öfke patlamalarının çoğalmasına neden olabilir. Bu dönemde bedeninizi ve zihninizi serin tutacak yöntemlere yönelin: Ateş elementini artıran yiyecek-içeceklerden uzak durun, güneşte fazla kalmamaya çalışın, tartışmalardan kaçının, trafikte dikkatli olun. Özellikle "doğru olduğuna inandığınız" bir şeyi yaparken ani kararlarla kendinizi veya çevrenizi riske atmamaya özen gösterin.


Mars evde mutfağı temsil eder. Bu yüzden mutfakta sıcak ve kesici aletlerle çalışırken ekstra dikkatli olun.


Hem Mars hem Ketu savaşçıdır. Ketu, başı olmayan bir yılan olarak sembolize edilir. Bu yüzden kişisel egosu yoktur ama spiritüel savaşın bir figürüdür. Mars’la birleşimi, özgürlük mücadelelerini, askeri olayları, patlayıcı etkileri artırabilir.


Mars bu süreçte Yengeç’ten Aslan’a geçerken bir Gandanta noktasından geçecek. Gandanta, karma düğümlerinin çözülmesi gereken alanları temsil eder. Bu yüzden inat ettiğiniz, alışkanlıkla yaptığınız konularda daha bilinçli olmak için önemli bir zaman.

Özellikle 5 Haziran itibariyle, arzularınız, hedefleriniz ve mücadele ettiğiniz konularda hassasiyetler artabilir. Bu dönem Kurban Bayramı’na denk geliyor. Aile ziyaretleri, et ve şeker tüketimi, araba yolculukları ve kesici alet kullanımı gibi faaliyetlerde ekstra dikkatli olun. Mars kardeşleri de temsil eder; bu süreçte kardeşlerle ilgili yüzleşmeler, gerginlikler yaşanabilir.

Bu 7 haftalık döngü boyunca öfkenize yenilmeyin. Sözlerinizi ve davranışlarınızı seçerken dikkatli olun. Patlayıcı maddeler, kesici aletler, trafikteki dikkat dağınıklıkları... Bunların hepsi “bir anlık dikkatsizlik/öfke” anlarına bağlı kaza ve pişmanlıkların habercisi olabilir.

Diğer yandan, ateşin dönüştürücü gücü sayesinde, bu döngü arzularımızı gerçekleştirmek, artık bırakmamız gerekenleri bırakmak için önemli bir fırsat da sunuyor. Aslan burcunun haritanızda temsil ettiği konularda dönüşüm mümkündür.

 

RAHU & KETU | KALA SARPA



Rahu ve Ketu yakın zamanda burç değiştirdiler ve gökyüzünde "Kala Sarpa" adı verilen bir dizilim yarattılar. Bu teknik olarak, tüm gezegenlerin bu iki gölge gezegenin arasında kalması anlamına gelir.

Kala Sarpa zamanın, kaderin yılan gibi kıvrılarak ilerlemesine işaret eder:

  • Büyük iniş ve çıkışlar,

  • Beklenmedik yükseliş ve çöküşler,

  • Tarihe geçecek olaylar,

  • Bir türlü sonuca ulaşamayan işlerin aniden parlaması veya parlayan şeylerin bir anda sönmesi…


Bu konuyu ayrı bir yazıda daha detaylı ele alacağım.

Son zamanlarda adet edindiğim üzere, sizlerle yine bir hikaye paylaşmak istiyorum. Keyifli okumalar!



 Çooook eski zamanlarda Daksha (Hünerli, Becerikli) adında bir hükümdar yaşardı. Daksha, diğer hükümdarlar arasındaki yerini güçlendirmek için büyük bir adak töreni düzenlemeye karar verir. Kutsal Ganga ve Yamuna nehirlerinin kesişim noktasında gerçekleşen bu büyük törene, tüm büyük tanrıları, yarı tanrıları, bilgeleri ve evrende ne kadar önemli varlık varsa hepsini davet eder. Ama damadı Lord Shiva’yı, evrenin ta kendisi olan Shiva’yı, bilerek bu törene çağırmaz. Shiva onun gözünde bir yabancıdır, adap bilmeyen kaba bir varlıktır. Shiva’nın karısı, Daksha’nın kızı Sati (dürüstlük), davet edilmemiş olmalarına rağmen bu törene katılmaları için Shiva’ya ısrar eder. Shiva nazikçe geri çevirse de Sati yine de törene katılır ve babası Daksha’nın orada kendini görmezden geldiğini fark eder. Üstelik babası, Shiva’nın böyle yüksek standartları olan bir topluluğa yakışmayacağını söyleyerek onu herkesin içinde aşağılamaktadır. Sati bunu duyunca kendini tutamaz ve babasına, “Artık bu aşağılamalara tahammül etmeyeceğim. Kocam Shiva tüm alemin en yüce varlığıdır. Onun hakkında böyle konuşmaya nasıl cüret edersin! Kızın olmam sana bu hakkı vermez. Artık daha fazla kibirle lekelenmiş bir babanın kızı olarak bu alemde yaşamak istemiyorum.” diyerek kendini oracıkta yakar. Onu yakan ateş içinde yanan ateştir. Kendisi daha sonra Parvati (Dağın Kızı) olarak yeniden doğmuş ve uzun yıllar sürecek bir kefaretten sonra tekrar Shiva’ya kavuşmuştur.

 

Tüm bu olaylar olurken, uzaklarda da olsa Shiva karısının kendini öldürdüğünü hissedince, önce yaşadığı büyük acının etkisiyle derin bir sessizliğe gömülür. Ancak sonrasında içinde yanan ateş öyle büyür ki öfkeden alnından damlayan ter, Ay’ın ikamet ettiği yere düşer ve Daksha’nın sonunu getirecek olaylar böylece başlamış olur. Ay da  Daksha’nın lanetiyle eziyet çeken bir varlıktır ve şimdi Daksha’nın çekeceği eziyetlerin başladığı yer olmuştur. Ay’dan da Dünya’ya düşen bu öfke dolu ter damlası, büyük bir güce dönüşür ve dünyaları, denizleri yakıp yok edecek bir güce sahip olan Virabhadra (Uğurlu Olan) doğar. Birden fazla kafası ve gözleri, binlerce kolu bacağı olan bu kahraman, alev alev yanan bir ateş gibidir. Yüce bir gücün bedenlenmiş hali olan Virabhadra, babası Shiva’nın önünde saygıyla eğilip kendisine verilecek emirleri bekler. Ve Shiva ona Daksha’yı ve adak törenini yok etmesini emreder. Virabhadra hemen ruhlardan oluşan bir ordu toplayıp görevini gerçekleştirmek için yola koyulur. Tören yerine vardığında, Sati’nin ölümünden sonra bir kaos ortamı oluştuğunu ve bu durumun sonuçlarını önceden anlayıp, bir kısım davetlinin çoktan oradan ayrıldığını fark eder. Kalanlardan büyük çoğunluğu da olacaklardan korkmasına rağmen merak duygusuyla hala orada bekleyen talihsizlerdir. Virabhadra tüm kudretiyle bir anda belirdiğinde, davetliler büyük bir korkuya kapılır ve deliler gibi kaçışmaya başlarlar. Virabhadra, bir an bile tereddüt etmeden, önce Daksha’nın Tanrı’ya hazırladığı sunağı yok eder ve sonra Daksha’nın kellesini uçurur.

 

Virabhadra emredildiği gibi hem kurban törenini hem Daksha’nın kendisini yok ettikten sonra tekrar Shiva’ya döner. Ve canavarların tanrısı Shiva, “Ey önüne geçilemez Virabhadra, Daksha’yı ve sunağını yok ederek büyük bir iş yaptın ve böylece tüm evreni de yakıp yok etmiş oldun. Şimdi git, kainata tekrar barış getir ve bundan böyle cennetlerde yaşamak hakkındır ve hatta Dünya’nın oğlu olarak bundan sonra adın Angaraka’dır ve tüm gezegenler arasında en yücesi seni ilan ediyorum.” der.

 

Virabhadra büyük bir sevinçle, Karttikeya’nın dengi olabilecek bir gezegene dönüşür dönüşmez Shiva’nın huzurundan çekilir. Lord Shiva daha sonra Daksha’nın sunak töreninin tamamlanmasına izin verir ve böylece evrene yeniden barış gelir. Ancak tanrılara yapılan bir sunağın yok edilmesi birçok hastalığın oluşmasıyla sonuçlanmıştır. Törenden kaçanlar gulma’ya (karın şişkinliği, tümör); sunaktaki yiyeceklerden yemiş olanlar cüzzam ve diyabete; diğer birçoğu da korkunun, şokun ve acının yarattığı bir deliliğe ve saldırıda bulunan kötücül ruhların temas ettiği kişiler de epilepsiye yakalanmışlardır. Ve hatta Virabhadra’nın kendisi de dünya üzerinde ateşli hastalıkların sebebi olur ve rakta pitta (yüksek ateş, kanda ateş) bu sebeple oluşmuştur. İşte tüm dünyayı sarmış olan en önemli bu yedi hastalığın oluşma hikayesini de böylece dinlemiş oldunuz. Ve bilinmelidir ki bu hastalıklara sebep olan şey açgözlülük, fesat ve kindir. Sekizinci hastalık ise Daksha’nın Ay’ı lanetlemesi üzerine ortaya çıkan veremdir.

 

Yani anlayacağınız, tüm dünyayı kedere boğan bu hastalıkların sebebi birçok yaşam formunun atası olan Daksha’nın kendini üst varlık olarak görmesidir. Bu da hepimize ders olsun, kim ki sadece kendine ve benzerlerine hizmet edecek bir güç edinmeye ve o gücü kullanmaya kalkar, sonuçları hem kendisi hem dünya için felaket olur.

 

Kıymetli Dr Robert Svoboda’nın Greatness of Saturn adlı kitabından bazı yerleri değiştirilerek çevrilmiştir.

 

Fotoğrafların hepsi Unsplash'den alınmıştır.

 
 
 

Commenti


bottom of page